16 Haziran 2010 Çarşamba

dunya kupasi basladi

dunya kupasi...

tek kotu yani 4 senede bir olmasi...

bu sene elimden geldigince mac ayirt etmeksizin izleyebilecegim saatte olan maclari izliyorum
bu yazimda da genel olarak izleyebildigim maclari degerlendirmeye calisicam.

vuvuzelaya deginip reklamini yapmaktan korktugum icin direk es geciyorum. her turnuva baslangici gibi bu turnuva da az gollu bol beraberlikli maclarla basladi. bunun bir sebebi takimlarin daha havaya yeni giriyor olmalariydi, digeri ise kucuk takimlarin beklenenden dirayetli cikmalari. 8 grupta oynanan 16 mactan sadece 2 tanesinin over 2.5 olmasi bunun en net ornegi.

fransa uruguay maci hic tat vermedi ama gourcouff un sert ve tehlikeli duran toplari ile riberynin zamansiz sprintleri bizi biraz olsun heyecanlandirdi

ingiltere amerika maci ingilizlerin takim olmayi basardigini ama amerikanin da artik futbolun olmadigi ulke olmadigini gosterdi. ingiltere ile ilgili son 4 ongorum daha da saglamlasti. bu arada ingiliz johnson ile amerikali altidore gozume en cok carpan futbolculardi

turnuvanin ilk hayal kirikligini sirbistan kalesini faruk gursoyun korudugu gana ya 1-0 yenilerek yasatti.

turnuvanin basindan ilk maclarin sonuna kadar en tatmin edici futbolu oynayan ve belki de avusturalyaya haketmedigi bir malubiyet tattiran takim ise almanyaydi. klose ve arkasindaki aslen forvet olan 3 hucumcu mesut-podolski-muller mukemmel bir harmoni olusturdular. schweinsteigerin profesoynel khediranin ise sabrisel ortasaha dengesi ve kaptan lahm in muthis cikislari, almanyanin ismini son 4 e kesinkes yazabilecegimize ikna etti bizi

hollanda-danimarka macini izlemedim ama izleyenler hollandayi son 4 e aday gosteriyorlar. hayirlisi diyelim.

turnuvanin aslinda cok da supriz olmayan ikinci hayal kirikligini italya-paraguay macinda izledik. is gorur raporu alan orta sinif italyan karmasi seklinde sahaya surulen takim, ne takim olabildiginin ne de olabileceginin izlenimlerini verdi.

yeni zellandanin slovakyadan 1 puan almasi. golu vittekin atmasi. holoskonun stoch dan once oyuna girmesi...

kuzey kore brezilya maci, bu macta golleri saymak icin hesap makinesi getirenleri epey sasirtti. inanilmaz bir direnc gosteren kuzey kore, biraz da brezilyanin gevsekliginden faydalanip 50 dakika cok iyi direndi. ama iste buyuk takim olmanin farki her zaman oldugu gibi kendini gosterdi. interde mukemmel bir sezon geciren maicon 0 dan, belki turnuvanin simdiye kadar ki en klas golunu atti. elanonun 1 gol 1 asistlik performansi da insallah bir alan cikar yarab diye inletti bizi

ve sampiyonun cokusu. yunanistan, isvicre gibi takimlarin bunu yapmasindan nefret ediyorum. ama ispanya ayni isi yapan 4 adami xavi-iniesta-xavi alonso-bousquets ayni anda oynatarak resmen bu sonucu haketti. navas ve fabregas ikinci yariya direk baslasaladri belki de boyle olmazdi.

her seye ragmen ikinci ve ucuncu maclarin cok daha keyifli gececegine inaniyorum. simdiye kadar en begendigim kadro su: muslera/lahm pique maicon johnson/ elano mesut muller forland/suarez altidore

14 Mayıs 2010 Cuma

dunya kupasi yaklasirken

halit kivancin deyimiyle futbolun guzellik yarismasidir dunya kupasi. dunyanin en iyi milli takimlari bizlere futbol ziyafeti cekerler. avrupa sampiyonasina kadar konusulur. avrupa sampiyonasindan sonra da bir so sonraki dunya kupasinin heyecani baslar. amerika 94 u hayal meyal hatirliyorum. ama baggionun damgasi hala aklimda. 98 fransanin neredeyse butun maclarini izlemistim. ama 2002 dunya kupasina -biraz da sansla- vurdugumuz damga onu en akilda kalici organizasyon yapti. 2006 dunya kupasinda yunanistanin 2004 sampiyonasini futbol oynamadan kazanmasini takiben yukselengarantici risksiz takimlar sayesinde neredeyse hic zevk almamistik. italyanin sadece 2 gol yiyerek aldigi bu kupa, bir futbolsever icin anilarda zidanin jubile turnuvasi olarak kaldi akillarda. turnuvaya renk katan 3 takimin (ekvador, avusturalya ve gana) ilk turda elenerek cezalandirildigi, suprizsiz, favorinin kazandigi, denk takimlarin maclarinin berabere bitmesi esasina dayali bir turnuva. bu turnuvada en olmasi gereken takimin (bizim) olmamamiz da tuz biber ekti uzerine...





aradan 4 sene gecti, biz yine yokuz. ama oncekilerinin aksine uzerinde hic konusmadigimiz bir turnuva yaklasiyor. ne takimlarin calismalari, ne favoriler, ne iddiali takimlar, ne supriz pesinde kosanlar. sanki tsyd kupasi oynanacak. bu kadar heyecansiz bir turnuva karsilamasi herhalde dunya tarihinde gorulmemistir. bunda belki de turnuvanin gelmis gecmis en silik ve kotu dunya kupasi olma izleniminin cok kuvvetli olmasini goz onunde bulundurmaliyiz. kuzey kore, honduras, isvicre, yeni zellanda, slovakya, yunanistan, cezayir, slovenya gibi lichtenstein mutedili takimlar... grup maclari yapilmadan simdiden bir siralama yapilip direk finallere gecilse neredeyse kimse itiraz etmeyecek. bir olum grubu bulmak isteyenin bile epey zorlanacagi bir turnuva. portekiz-brezilya-fildisi grubunu isaret edenlere grubun 4. sunun kuzey kore oldugunu hatirlatirim. (ve gecen dunya kupasindaki fildisi-hollanda- arjantin-sirbistan grubunu dusunmelerini salik veririm) ben bu renksizlikle bogusurken kadrolarda yavas yavas aciklaniyor. en buyuk kazigi beklendigi uzere maradonadan yedik. arjantinin zafer biryollarinin, hakan kutlularinin dolduruldugu takimda veron bile var ama cambiasso yok! kaleciler arasinda 5 den fazla milli olan yok. 35lik veronlar martin palermolar var fakat kariyer manyagi javier zanetti ile oynatmiyorlar diye soylenip durdugu gago yok. secilen kadroya bakarsak sezonun en iyi forvetleri higuain ile messi yi buldugumuza sukretmemiz gerekiyor.

bunlarla beraber maradonanin bu kadroyu secerken dostluk maclari ve elemeler de dahil olmak uzere 100 e yakin futbolcu denedigini ve bunlarin arasinda orteganin da oldugunu soylersek sanirim arjantinin kupada yalnizca oyuncu, takim huviyeti sikintilariyla degil, teknik ve teknik sorunlarla da bolca karsi karsiya kalacagini tahmin etmek hic de zor olmayacak. sadece ve sadece messi gibi bir yildizin kariyerinde bir dunya kupasi olmasi gerektigi icin almali belki de kupayi arjantin diye dusunuyorum bazen. ama umitlerimi coktan yitirmis durumdayim. umarim messi benim kadar umitsiz degildir.

her turnuvanin favorisini 6. kupa icin belki de ilk defa bu kadar degisik bir huviyette goruyoruz. dunyai kasip kavuran yildizlarindan vazgerken bu kadar bonkor davranmasini dunganin ozguveninden cok korkakligina baglayanlar var. dunganin vazgectigi oyuncular kimler peki. adriano, ronaldinho, ronaldo, diego, pato, marcelo, alex, aurelio, love... evet brezilyada bu oyunculardan bulmak cok kolay belki, ve belki elano-josue-melo-nilmar-grafite gibi oyuncular cok daha fazla sey katacak, ama bir dunya kupasinda boyle buyuk yildizlari izleyicilerden esirgemet icin hakikaten tas kalpli olmak lazim... bu sene kupada samba izlemeye niyet edenler sanirim en fazla vals ile yetinecekler. o da ihtiyar kleberson ile simarik robinho isterse... saka bir yana bu belki de fiziksel gucten cok oyunu bilme, teknik ve ceviklik ile bu zamana kadar isi goturen brezilyanin belki de "arazi"ye uymasi anlamina geliyor bu secim.

gelelim son sampiyona. tottisiz bir italyanin sevilecek hic bir tarafi yok. galatasaraydan kovulurcasina gonderilen de cantis napolide gol yememe rekorlari kirinda kadroya alindi. uzun bir sure sonra italya defansinda bilinmedik isimlerle karsilasmak ilginc ve akla bir defans zaafi olabilir mi diye soru isaretleri getiriyor. materazzi ya da legrotaglie atlanmis isimler olarak akla ilk gelenler. ama akmaz kokmaz sakatlanmaz kart gormez zambrotta-cannovaro-chiellini-grosso 4 lusunun de bozulmasi zaten imkansiz gibi bir sey. balotelli ve luca toni gibi alternatifler dusunulmemis, di natale ve gilardino ya emanet edilmis hucum hatti. genel olarak baktigimizda aslari acisindan saglam bir kadro. fakat yedeklerinin milli takim tecrubesi noksanligi bir handikap. her seye ragmen italyanin olusu bile lippinin kurt teknik adamligi sayesinde son 4 u gorur.

dunya kupasina kalecisiz cikmayi goze almis takimlardan birisi de ingiltere. seamandan sonra kaleyi koruyan james hala bir soru isareti. gecen turnuvanin gunah kecisi robinson ise hic yok kadroda. geri kalanlarin ise milli takim tecrubesi kisitli. gary neville in euro 96 dan beri ilk defa bir turnuvada kadroya alinmamasi buyuk supriz. diger suprizler ise david beckham, downing ve wes brown. emekter heskeyin forvet sikintisina deva diye cagirildigi takimi kurtarirsa kariyerlerinin olgunluk fazina gelmis gerrard-lampard-barry-wright philips gibi oyuncular kurtaracak. ama bunlarin hepsinin ustune de bir fabio capello etkisi eklemeliyiz ki bu da ingiltereyi son 4 e sokmaya yetecek bir etkidir.

kopke-oliver kahn-lehmann serisi devam etmeyince dunya kupasinda kalecisiz kalan takimlardan biri de almanya oldu. kaleci diye cagirilan butt un 3 kere milli oldugunu, nkenin intihar ettigini, adlerin de orta sahadan gol yiyerek zaten az olan sansini sifira indirdigini biliyor muydunuz? ya low un zamaninda adansporu kume dusurdugunu? ya metzelder, frings, hitzlsperger, rolfes ve kurayninin cagirilmadigini? tecrube manyagi isimlerin yanina mesut ozdil-marko marin-mario gomez gibi genc ve yetenekli isimlere yer vermis low. ilk bakista goze pek hos gelmeyen ama mucadeleyi de hic birakmayacak ve son 4 u allahin emri gorecek bir kadro. unutulmamali ki almanya bir turnuva takimidir ve futbol 22 kisinin oynadigi ve sonunda almanlarin kazandigi bir oyundur.

ispanya turnuvaya diger takimlara nazaran epey avantajli basliyor. birincisi avrupa sampiyonu oldular ve sampiyon olurken altin jenerasyonun hakkini verircesine takim kimligi kazandilar. ikincisi barcelonali ve real madridli futbolculari adeta iki sampiyon ciksin bu sene dedirten kiran kirana bir yaristan geliyor. fransanin 98-2000 de yaptigini tersten yapmak gibi bir de gayeleri var. kale cassilas ve reina gibi iki saglam ele emanet, defans ve orta saha saglam. ama forvette guizanin olmasi dusundurucu. ama ispanyol forvetlere bakinca guizanin milli takima secilmesi cok da aykiri bir sey degil. neticede arif erdem de yillarca milli takimda oynadi. zaten torres ve villadan formayi kimse kolay kolay alamaz. baktikca icimi acan bir kadrosu var. keske su da olsaymis diyebilecegimiz raul ve riera disinda atlanan bir isim yok. bir kazaya kurban gitmezlerse finale kadar yollari var.

kalecisiz takimlardan birisi de fransa... lama-barthez-coupet-frey.. ama gerisi yokmus demek ki. buyuk ihtimalle kupa boyunca kalecileri olacak sampiyon marsilyanin kalecisi madanda sadece 12 kere milli olmus. ama bunun disinda bir handikapi olmayan bir kadrosu var fransanin. tabi burada domenechin bize nasri yi takima cagirmayarak ucuncu buyuk kazigi attigini da soylemeden gecmeyelim. diger iskalanmis isimler mexes-boumsong-viera-saha ve benzema... bu yildizlarin eksikliklerinin hissedilecegi kesin. son 8 garanti olmamakla birlikte basarisizligin faturasinin da domeneche kesilecegi ve buyuk ihtimalle son dunya kupasi olacagi da yakin ihtimal gozukuyor.

favoriler arasinda yer almasa da cristiano ronaldoyu barindirmasindan oturu irdelememiz gereken takimlardan biri de portekiz. euro 2008 deki kalecileri ricardo betiste kaleyi verince kalecisiz kalan takimlardan birisi de portekiz oldu. kadroya alinmayan isimler arasinda bosingwa (sakatmis) maniche, queresma ve nuno gomes var. bu sene buyuk cikis yapan nani ismini daha da parlatabilir. altin jenerasyonunu 0 basari ile kaybetmis bir ulke icin artik cok gec. yetersiz bir kadro...

her turnuva oncesi hadi bu sefer belki dedigimiz takimlardan birisi de hollanda. ama onlar da altin jenerasyonlarini harcadilar. suprizsiz kadrosunda goze carpan eksiklik van nistelrooy ama o da milli takimi birakti. her seye ragmen turuncu taraftarlariyla turnuvaya renk katacaklari kesin gelelim turnuvanin eksiklerine

en basta biz yokuz. her turnuvanin sartlardan bagimsiz favorisi rusya yok. olicli hirvatistan yok. bizim yerimize gitsin dedigimiz bosna yok. supriz yapmayi seven cek cumhuriyeti yok, isvec-romanya-bulgaristan-norvec gibi hic bi seyi yokken sadece adinin varligi yeten takimlar yok. 2012 avrupa sampiyonasinin ev sahipleri ukrayna-polonya yok. kolombiya yok. senegal yok. asyanin iki bayragi iran ve suudi arabistan yok. asya sampiyonu irak yok. afrika sampiyonu misir yok. arda turan yok, arsavin yok, olic yok, misimovic yok, ibrahimovic yok, rosicky yok, cech yok. shevchenko yok, chivu yok, berbatov yok, vucinic yok, riise yok, kallstrom yok, van buyten yok, zidan yok, diouf yok, adebayor yok, toure yok, seydou keita, traore, sissoko kanute yok, nonda yok...

peki bizi kim temsil edecek bu kupada

elano, guiza, mesut ozdil, serdar tasci, neill, (iyilesirse kewell), jedinak, dos santos, hamidou, song, geremi, keita, tello, lugano, sapara, holosko, vittek, gokhan inler, hakan yakin, eren derdiyok...

peki birazcik renk gelecekse bu kupaya kimlerden gelir? pantelicli, zigicli, vidicli, stankovicli sirbistan.. ebuoueli, toureli, keitali, drogbali fildisi sahili...

son olarak bir de mini dunya kupasi simule edeyim efendim


gruplar

grup a grup b grup c grup d
1. fransa arjantin ingiltere almanya
2. g afrika` kore amerika sirbistan

grup e grup f grup g grup e
1. hollanda italya brezilya ispanya
2. kamerun paraguay fildisi sili


1. tur

fransa-kore
ingiltere-sirbistan

hollanda-paraguay
brezilya sili

arjantin-g afrika
almanya-amerika

italya-kamerun
ispanya-fildisi



ceyrek finaller

fransa-ingiltere

hollanda-brezilya

arjantin-almanya

italya-ispanya




yari finaller

ingiltere-brezilya

almanya-ispanya



final

ingiltere-ispanya


sampiyon:

ispanya

benim yorumlamam bu kadar...

26 Şubat 2010 Cuma

ruya bitti




daha dogrusu ruya sandigimiz seyden uyandik.

haftalardir kor topal, ite kaka, bi iyi bi kotu giden, son dakka golleri ve bireysel basarilar ile buraya kadar gelebilen galatasaray. lastigin patlamasiyla beraber ilk avrupa ligine veda etti. elano, kewell, keita, neill, santos, jo gibi transferler bile yetmedi bu husrani engellemeye

bunu sadece bu maca baglamak tabii ki ahlaki olmaz ama sadece bu mac icin uzun bir analiz yapmamak da elde degil. cunku bunu hakedecek bir macti.

galatasaray eski acigin yaptigi muhtesem kareografi ve inanilmaz taraftar destegiyle basladi maca. top rakipteyken yapilan yuhalama ve isliklama, top bize gecince muhtesem bir destege donusunce galatatasaray sahada hep bir kisi fazla olacagini rakibe iyice hissettirdi.

bize "o" zamanlari hatirlatan kazanmak icin sahaya cikmis bir galatasaray, saglam defans kurgusu, ve orta sahaya yapisi ile hafiften guven veriyor, forvet hattinin eksikligiyle de kim nasil gol atacak sorusunu sorduruyordu.

defansta ugur neill servet hakan balta klasik 4 lusu servet haric aksamiyordu

orta sahada mehme topal ve mustafa sarp geride kontrollu, elano onlarin onunde inisiyatif sahibi, keita sagda basibos, caner solda istekli, arda forvette yalnizdi.

hizli futbolu, kontrataklari bos alanlari seven bir takima karsi bundan iyi bir kurgu olamazdi, ki defansif manada sorun yasamamakla birlikte, acilmaya mecbur madrid savunmasinin bireysel hatalarindan faydalanarak net gol pozisyonlarini elanoyla ardayla comertce harcadik.

ikinci yariyla birlikte ilk yaridaki olumlu taboluyo tamamen alt ust etmis, macin bu sekilde bitecegine inanmis bir rijkaard bizi sasirtti. defansa yaslandikca yaslanan, ileriye top cikaramayan bir galatasaray, adeta deplasmandaymiscasina madridin oyun ustunlugunu kabullendi. buna tepki olarak elano - ayhan degisikligi hatalar serisini devam ettiren can alici hamleydi. ilerde top tutabilen 2 adamdan birisini cikarip, formsuz, kondisyonsuz ayhani mustafa ve mehmetin arasina serbest adam gibi sokmak, takimi bir kisi eksiltmekten baska hic bir seye yaramadi. bu dakikadan sonra zaten oyun kuramayan galatasaray iyice geri cekilmeye basladi. oyle ki topa ilk basan adamlar arda keita caner olunca neredeyse pas yapmadan galatasaray yari sahasina gecmeye basladi madrid. evet belki cok ciddi tehlike arzetmiyordu ataklari ama oyunu bu derece kabullenmenin gol belirtisi oldugunu ve macin boyle bitmeyecegini rijkaard haric herkes anlamisti. dakika 55 den sonra canli bahis de ust oynamak gerekiyordu evet.

derken 60. dakikada beklenenen gol beklenmeyen bir sekilde geldi. tactan gol yeme aliskanligi bir kac yil once dunya kupasi elemelerindeki milli takima has bir seydi ama evet biz de yedik. ama bu supriz degildi. bu dakikadan sonra kendine gelen bir galatasaray ardanin bir sol acikmiscasina katildigi bir atakta golu buldu. evet kendimize geldik bu dakikadna sonra ama handikaplarimiz yine vardi. sol kanatta caner yorgunluktan oldu ve artik neredeyse hic geri gelmemeye basladi. evet onun en iyi maclarindan birisydi ama soldan gelen 3 atakta 3 tane yuzde yuz pozisyon kacirdi madrid. biri direkten dondu, birini leo franco aldi ayagindan garcianin. degisiklik diye adeta bangir bangir bagiran bir sol kanat, ben inieasta degilim diye bagiran bir mustafa sarp, ve ben stam degilim diyen bir servet... ucu de patlamaya hazir bir el bombasiydi galatasaray icin. ama yenilen golden sonra santosu(!) oyuna almaya hazirlanan rijkaard, galatasaray golu bulunca maci uzatmaya ve belki de penaltilara goturmeyi amac edinmis gibi hic bir mudahale de bulunmadi maca.

sol kanada destek icin ayhani biraz daha hakan baltaya yakin oynatmasi reyesi durdurmaya yetmiyordu. defanstan atilan toplar ilerde olumlu kullanilamiyordu. madridin kule defanslari arasinda ezildikce ezilen arda disinda kimse olumlu top kullanamiyordu. servet ve mustafa sarp gibi futbolcular biraz formlarini kaybederlerse hemen siritmaya baslarlar ve bu gun de o gunlerden biriydi ve ikisi de siritiyordu.

galatasarayin kotu taraflarini anlata anlata bitiremedik ama, macin guzel taraflari da vardi. bunlardan birisi zaman zaman sol kanatta kurulan arda-hakan-caner ittifaki bize az da olsa sampiyonlar ligi ceyrek final macinda (real madrid) izledigimiz ergun-hasan-hakan triosunu hatirlatircasina guzel isler yapilmasiydi.

gol yendikten hemen sonra caner oyundan alinip emre colak oyuna girseydi, arda kendi yerine gecseydi. belki cok aykiri gelecek ama mustafa sarp baris degiskligi bile oyuna bir hareket getirirdi. hatta belki bir servet emre asik degisikligi...

canerin yuksek motivasyonuna guvenip oyunda tutulmasi da bir secenekti tabi, ve hatta sonuc vermek uzereydi ama 6 tane hakem bir pozisyonu goremedi. isi hakeme baglamak istemiyorum ezik gibi ama hakikaten olacak is degildi bu pozisyonun gorulmemesi. ama gorulmemesi imkansiz olan bir sey de canerin kart gordukten sonra ben attiricam kendimi diye bagirmasiydi! bu dakikadan sonra bile bir degisiklik yapilsa, zaten fiziksel olarak yorulmus ve uzatmalari goze almis madride karsi kafa karistirici bir hamle olabilir, hem de galatasaray 10 kisi kalmazdi.

dakikalar 90 a gelirken, iki takim da uzatmalari kabullenmisken, servetin bir anlik hatasi, forland i kacirmasi ve forlandin da bu pozisyonu affetmemesi oyunun sonucunu belirledi.

sanki gecen sene sakatliklar yuzunden sampiyonlugu bedavaya verip uefadan elenmedik. sanki gecen sene zamansiz transfer yuzunden 2-0 dan 3-2 mac vermedik. bu kadar duzensiz, izansiz, plansiz is yapilir mi. uefa da forvetsiz kalmak pahasina gereksiz transfer yapilir mi?

uzuntum ve kederim o kadar derin olmasa burda biraz daha vurmak isterdim galatasaraya ama...