24 Mayıs 2012 Perşembe

İkinci Dünya Savaşına farklı bir bakış: The Best Years Of Our Lives

Temel filmleri bitirme orucumda sona doğru yaklaşırken izlediğim bir film hakikaten bu işe iyi ki girişmişim dedirtti. 1946 yılında, yani daha 2. Dünya Savaşı henüz bitmişken çekilen The Best Years Of Our Lives... (9/10)

II. Dünya Savaşı henüz bitmiş ve bir kazada ellerini kaybeden denizci er Homer, çavuş Al ve pilot yüzbaşı Fred'in yolları eve dönerlerken kesişmiştir. Dönüş yolunda Homer'i sevgilisi, Al'ı uzun süredir görmediği ailesi, Fred'i ise başa bela güzelliğe sahip karısı düşündürmektedir. Öyle ki sanki üçünün de eve dönmeye hiç niyeti yok gibidir. 

http://farm4.staticflickr.com/3648/3330024149_f332127043.jpg

Homer, sahrada ellerinin yerine birer kanca takıldığı için üzgündür (bunu sadece yalnız kaldığımızda bize ve bazen de kız arkadaşına gösterir) ama çevreye çoğunlukla kendisiyle barışık gazi görüntüsü vermekte ve sadece kendisine normal biriymiş gibi davranılmasını istemektedir. Filmde 2. Dünya Savaşı gazilerinin hayata alışma ve hayatta kabul görme süreçleri bize Homer karakteri ile verilir. 

İşin ilginç kısmı Homer karakterini oynayan Harold Russell gerçek hayatta da ellerini kaybetmiş bir gazidir. Filmin afişlerinde yoktur evet, rolü başrol seviyesinde olmasına rağmen başrol olarak da değerlendirilmemiştir. Ancak filmde oyunculuk açısından o kadar öne çıkar ki Russell filmin o sene aldığı 7 Oscar'dan 2 sini tek başına alır. Biri en iyi yardımcı erkek oyuncu olduğu için, diğeri gazilere umut ve cesaret aşıladığı için.

Al savaştan önce bir bankada sıradan bir çalışan, savaş sırasında ise çavuştur. Döndüğünde işi ile ilgili yüksek beklentileri yoktur ancak kendini eskiden çalıştığı bankada müdür olarak buluverir. Artan sorumluluğu ile birlikte cebelleşmesi gereken en büyük problem ise hoş görülemeyecek derecede olan alkol bağımlılığıdır.

Fred, karakterlerden hayat standardı savaş öncesinde, sırasında ve sonrasında en dramatik şekilde değişendir. Savaştan önce bir tezgahtarken, savaş sırasında bombardıman pilotu olmuştur. Ancak savaşın sona ermesiyle birlikte Fred'in pilotluğu da yüzbaşılığı da sona ermiştir. Savaştan sonra aynı dükkanda tezgahtarlık yapmaya başlayınca kazancı bir anda ayda 400 dolardan haftada 30 dolara düşer. Dahası, kendisi savaştayken ahlak seviyesi herkesin kaldıramayacağı işler tuttuğunu anladığımız karısı ile ilgili soru işaretleri vardır. Karısının elini bu işlerden çektirmiştir ama ne ona karşı sevgisi ne de karısının memnuniyet seviyesi eskisi gibi değildir. Öte yandan çavuş Al'ın alımlı kızı Fred'in, kızın arkadaşlarının zenginliği ise karısının başını döndürmektedir.

Toplum içersinde kahraman olarak karşılanmayı bekleyen bu üçlü karşılaştıkları sorunları dostluklarıyla çözmeye çalışır ama işin içine daha ahlaki sorunlar girince bu da pek işe yaramaz. Üçlünün bir türlü bitmek bilmeyen savaşın travmalarından kurtulup rehabilite olmaları sanılandan daha uzun sürecektir.

Tek bir savaş sahnesi içermeden 2. dünya savaşının amerikan toplumunda yarattığı etki ve tahribatı mükemmel bir şekilde veren film bu yönüyle tektir. Bir başyapıt olmasına engel olan tek şeyse Hollywood dramalarının klasik mutlu sonla bitme hastalığıdır.

-spoiler- 
Beklenein ve gerçekte olması gerekenin tam aksine Homer engellere rağmen sevgilisi ile evlenir. Fred açgözlü karısından kurtulur ve amerikan halkının işsizlikten kırıldığı bir zamanda fena olmayan bir iş bulur, dahası Al'ın kızı kendisinden aşktan başka bir şey istememektedir. Al ise tüm dengesizliklerine rağmen yeni işinde tutunur ve alkol problemini düğünlerde punch içme seviyesine kadar düşürür.
-spoiler-

2. Dünya savaşını anlatan filmlerden bir çok yönüyle ayrılan ve muhakkak görülmeye değer olan bu filmin beni en etkileyen dialoğu için buyrun: 

Homer eve dönmüş, ailesi ve sevgilisi ile karşılaşmıştır. Sevgilisi kendisine doğru koşarken elleri yerine kancaları görünce duraksar. Bu sırada beraber geldikleri takside Al ve Fred onu izlemektedir:
Fred: You gotta hand it to the Navy; they sure trained that kid how to use those hooks. 
(Suç denizcilerin, çocuğa kancaları kullanmayı öğretmiş olmaları gerekirdi)
Al: They couldn't train him to put his arms around his girl, or to stroke her hair.  
(Sevgilisinin boynuna sarılmayı ve saçlarını taramayı öğretemezlerdi)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder