cumhuriyet tarihinin buyuk turk delileri isimli bir liste yapiyorum,
simdilik buldugum bir kac isim sunlar:
yalcin kucuk
hasan mezarci
ismet ozel
bedri baykam
necip fazil kisakurek
neyzen tevfik
mazhar alanson
kamer genc
listeye aptallar giremiyor, yani mesela mustafa altioklar giremez :)
onerilerinizi bekliyorum
29 Mayıs 2009 Cuma
28 Mayıs 2009 Perşembe
bir sezonu daha geride birakirken
dunku sampiyonlar ligi finaliyle bir sezonu daha kapatmis bulunuyoruz. ligler bitti, ingilterede manu, liverpoolun rekoruna ortak oldu, almanyada wolsfburg ilk sampiyonluguna ulasti. fransada olympic lyon un 7 senelik hegamonyasi nihayet kirildi. italyada juventus olmadan hic tadi olmayan rekabet interi sampiyon yapti, gelecek sezon icin ise umut verdi. ispanyada barcelona firtinasi sezon basindan beri hic dinmedi zaten. her ne kadar chelsea karsisinda haketmedigi bir sonucla finale ciksada, buraya kadar ki basarisinin sonucunu aldi. son 8e 4, son 4e 3 takim cikaran ingilizler bu sefer havalarini aldilar
final macinin boyle olacagini sanirim sir alex ferguson dahil kimse bilemezdi. ilk 10 dakikada ortada gidecege benziyen mac, barca golu attiktan sonra 80 dakika tek kaleye dondu. xavi-iniesta-busquetz li orta sahayi tek basina carricke verirken, yanina emanetci andersonu koyarken, ve geri kalanini da 3 sag/sol acik + 1 forvetle doldururken, sonra aciklardan birini ve andersonu cikarip 2 forvet alirken, 4-3-3 e karsi 4-1-3-3 gibi sacma sapan bir dizilimle mucadele etmeye kalkisirken sanki comez bir 2. lig antrenoruydu. her hamlesinin ardinda mutlak bir bildigi vardir dedigimiz ferguson sanirim dun senelik izne cikmisti. bir messi vs ronaldo kapismasi izlemeyi planlayanlar, sezonun en iyi maci olacagini dusunenler, bol gol goreceklerine inananlar hayal kirikligina ugradi. barca bu kupayi kazanmak icin ne yapmak gerek dersi verirken, manu ise ne yapmamak gerek dersi verdi. sonucta cok kosan, cok mucadele eden, cok pas yapan, dan dun oynamayan (ve bu yuzden biraz da olsa sinir bozan) barcelona kupayi sonuna kadar hak ederek aldi.
turkiye liginde sene basindan beri guya cok heyecanli bir yaris var. herkesin birbirine hediye ettigi bir sampiyonlugu, hatta belki lig tarihinin en kolay sampiyonlugunu besiktas almaya cok yakin. hic bir takimin dogru duzgun futbol oynamadigi ve hic bir takimin haketmedigi bir sampiyonlugu en sansli olan alacakti.. sivas gecen sezon yedigi halti bu sene de tekrarladi, sezon sonu vites kuculttu ve kaybetti, gs ve fb yanlis teknik direktor tercihleriyle erkenden havlu atti. trabzon yine gereksiz hirsinin kurbani oldu. kuculen turk futbolunda kuculen oyun anlayisinin kazanmasi ise beni yine uzuntulere sevketti.
peki gelecek sene ne olur. sampiyonlar ligine (gidebilirlerse) en cok puan alan 4 u gecemez. fener ve trabzon iyi transferler yaparsa avrupa liginde gruplardan cikabilir belki ama daha oteye gidemezler. galatasaray icin ise durum epey farkli, iyi bir teknik direktor ve iyi bir saglik ekibi bu takima ilk avrupa ligi kupasini kazandirabilir, ama kotu bir teknik direktor elemelerde bile gidebilir. turkiye lig tarihinin futbolcu bazinda en iyi kadrosu bu sene en iyi ihtimalle 4. oluyorsa, yonetim bundan cok ciddi bir ders cikarmali.
iyi bir kaleci aldik gozukuyor. gidecek isimler de asagi yukari belli, umit karan, hasan sas, linderoth, lincoln... bunlarin yerine cok iyi transferler yapilmali..
simdiye kadar gorduklerimiz kuculen futbolun, ancak lokomotif bir takimla gelisebildigini gosterdi. bunu yapacak ne dirayet ne de cap diger 4 takimda yok malsef. gene yaparsa cimbom yapar diyoruz...
not: dunku macta barcelona 110 milyon dolar kazandi.. ilk 11 deki futbolcularinindan 6si (valdes, puyol, xavi, iniesta, messi, busquetz) ya altyapidan gelmeydi ya da cok genc yasta barcelona ya transfer edilmisti...
final macinin boyle olacagini sanirim sir alex ferguson dahil kimse bilemezdi. ilk 10 dakikada ortada gidecege benziyen mac, barca golu attiktan sonra 80 dakika tek kaleye dondu. xavi-iniesta-busquetz li orta sahayi tek basina carricke verirken, yanina emanetci andersonu koyarken, ve geri kalanini da 3 sag/sol acik + 1 forvetle doldururken, sonra aciklardan birini ve andersonu cikarip 2 forvet alirken, 4-3-3 e karsi 4-1-3-3 gibi sacma sapan bir dizilimle mucadele etmeye kalkisirken sanki comez bir 2. lig antrenoruydu. her hamlesinin ardinda mutlak bir bildigi vardir dedigimiz ferguson sanirim dun senelik izne cikmisti. bir messi vs ronaldo kapismasi izlemeyi planlayanlar, sezonun en iyi maci olacagini dusunenler, bol gol goreceklerine inananlar hayal kirikligina ugradi. barca bu kupayi kazanmak icin ne yapmak gerek dersi verirken, manu ise ne yapmamak gerek dersi verdi. sonucta cok kosan, cok mucadele eden, cok pas yapan, dan dun oynamayan (ve bu yuzden biraz da olsa sinir bozan) barcelona kupayi sonuna kadar hak ederek aldi.
turkiye liginde sene basindan beri guya cok heyecanli bir yaris var. herkesin birbirine hediye ettigi bir sampiyonlugu, hatta belki lig tarihinin en kolay sampiyonlugunu besiktas almaya cok yakin. hic bir takimin dogru duzgun futbol oynamadigi ve hic bir takimin haketmedigi bir sampiyonlugu en sansli olan alacakti.. sivas gecen sezon yedigi halti bu sene de tekrarladi, sezon sonu vites kuculttu ve kaybetti, gs ve fb yanlis teknik direktor tercihleriyle erkenden havlu atti. trabzon yine gereksiz hirsinin kurbani oldu. kuculen turk futbolunda kuculen oyun anlayisinin kazanmasi ise beni yine uzuntulere sevketti.
peki gelecek sene ne olur. sampiyonlar ligine (gidebilirlerse) en cok puan alan 4 u gecemez. fener ve trabzon iyi transferler yaparsa avrupa liginde gruplardan cikabilir belki ama daha oteye gidemezler. galatasaray icin ise durum epey farkli, iyi bir teknik direktor ve iyi bir saglik ekibi bu takima ilk avrupa ligi kupasini kazandirabilir, ama kotu bir teknik direktor elemelerde bile gidebilir. turkiye lig tarihinin futbolcu bazinda en iyi kadrosu bu sene en iyi ihtimalle 4. oluyorsa, yonetim bundan cok ciddi bir ders cikarmali.
iyi bir kaleci aldik gozukuyor. gidecek isimler de asagi yukari belli, umit karan, hasan sas, linderoth, lincoln... bunlarin yerine cok iyi transferler yapilmali..
simdiye kadar gorduklerimiz kuculen futbolun, ancak lokomotif bir takimla gelisebildigini gosterdi. bunu yapacak ne dirayet ne de cap diger 4 takimda yok malsef. gene yaparsa cimbom yapar diyoruz...
not: dunku macta barcelona 110 milyon dolar kazandi.. ilk 11 deki futbolcularinindan 6si (valdes, puyol, xavi, iniesta, messi, busquetz) ya altyapidan gelmeydi ya da cok genc yasta barcelona ya transfer edilmisti...
22 Mayıs 2009 Cuma
hincal uluc ve matematik
5 6 yildir kiramadigim bir aliskanligim var. gune baslarken hincal uluc, ahmet hakan ve engin ardici okumak. hincal uluc ve ahmet hakandan nefret ediyorum ama neler yazdiklarini merak ediyorum. engin ardici okumak ise basli basina bir keyif. zaman zaman temposunu dusurup tekrara kacsada her 3 gunde bir mutlaka birilerinin basina balyoz misali inen bir yazi mutlaka yazar. hele son bir kac aydir icimin yaglarini eritiyor.
hincal uluc.. ne konuda ne yazacagini asla tahmin edemeyeceginiz bir adam varsa o da hincal uluctur. bir konuya sinirlenirsiniz, bakarsiniz hincal arkasinda duruyor ve hakli olabilecek taraflari da var. baska bir seyi seversiniz, bakarsiniz hincal yerden yere vurmus.. film-muze-gosteri-opera-yemek reklamlarini okumazsaniz (ortalama zevkler gurusudur kendisi) hakikatan sizi guldurur...
simdi buna bir ornek vermek istiyorum. bundan bir kac ay once bir yazida nondayla barosu ustuste koysaniz umit karani yarisi etmez demisti. 2 hafta one de umit karan baros ve nondayi ustuste koysaniz hakan sukurun yarisi etmez dedi
simdi hincalin ne soyledigini daha iyi anlamak icin olayi matematiklestirelim...
simdi ben bu adami okumayayim da ismet berkani mi okuyayim?
hincal uluc.. ne konuda ne yazacagini asla tahmin edemeyeceginiz bir adam varsa o da hincal uluctur. bir konuya sinirlenirsiniz, bakarsiniz hincal arkasinda duruyor ve hakli olabilecek taraflari da var. baska bir seyi seversiniz, bakarsiniz hincal yerden yere vurmus.. film-muze-gosteri-opera-yemek reklamlarini okumazsaniz (ortalama zevkler gurusudur kendisi) hakikatan sizi guldurur...
simdi buna bir ornek vermek istiyorum. bundan bir kac ay once bir yazida nondayla barosu ustuste koysaniz umit karani yarisi etmez demisti. 2 hafta one de umit karan baros ve nondayi ustuste koysaniz hakan sukurun yarisi etmez dedi
simdi hincalin ne soyledigini daha iyi anlamak icin olayi matematiklestirelim...
simdi ben bu adami okumayayim da ismet berkani mi okuyayim?
21 Mayıs 2009 Perşembe
itiraf zamani geldi mi? birbirimizden nefret mi ediyoruz?
blog isine iyice isindim sanirim. bos kaldigim zamanlarda milletin blogunu karistirmaya bile basladim cunku. madride gelmeden once bana ispanyayi epeyce kalaylayan dostumun sayfasinda okudugum cok guzel bir yazi beni uzun suredir dusundugum bir konu hakkinda yazmaya sevketti.
turkiyede toplumsal baris...
boyle bir sey var mi? yok mu? var miydi? yok muydu?
sanli ecdadimiz karpatlardan cin seddine uzanan bir cografyayi 600 yil anlatildigi gibi baris ve adaletle mi yonetti? bu 600 yil icinde 72 millet ve 10larca dinden insan bir arada baris ve hosgoru icinde yasadi mi? anlatilanlar boyle.. oysa gorduklerimiz, okuduklarimiz, sahit olduklarimiz bundan cok farkli. bu acaba toplumsal donusumun bir sonucu mu? toplum muhendislerinin bir projesi mi? yoksa bu zamana kadar tarihimiz hakkinda ogrendigimiz cogu sey gibi bu da bir yalan mi?
tarih uzerinde anlastigimiz bir yalandir...
bu belki de bu konularin ne kadar konusursak konusalim hep biraz eksik kalacagimiza daha bastan bizi -en azindan beni- inandiran ve katildigim bir onerme.. yine de bu konuyu biraz deselemek, en azindan sansimi denemek istiyorum.
inonunun cumhuriyet ilan edildikten hemen sonra ataturke "bu kurtlerle ne yapicaz" diye sordugu soylenir. 2009 yilina geldik. bir kac yildir ilk defa siyasal iktidar bu soruyu gercekten kaale almaya basladi. bu kurtlerle ne yapicaz. akp iktidarindan once yuz verirsek astarini isterler diyerek tamamiyle yadsidigimiz bir sorunu, kuzey irakta artik bizim bile resmen kabul ettigimiz bir "kurdistan" kurulunca gundeme almaya basladi.
en nefret ettigim seylerden birisi magdur hakli olmaktir. bu nedir? mesela ermeni soykirimi yapmadigina inanip, bunu dunyaya inandirmamaktir. mesela pkknin teror orgutu oldugunu soyleyip, bunun magduru olup dunyaya bunu anlatamamaktir. ondan sonra da bize nasil zulmediyorlar goruyor musun diye aglamaktir. ispanyada birisiyle konusmaya baslayinca ilk aklina gelen sey ermeni soykirimini oluyorsa, turkiyenin guneydogusundan bahsederken insanlar "aa biliyorum kurdistan" diyorlarsa, ben bunu duzeltmek zorunda kaliyorsam, pkk eylemleri yurtdisinda "kurdish rebels" diye anlatiliyorsa, siyaset bilimimiz, lobilerimiz, uluslararasi nufuzumuz 90 yildir hic bir sey yapmamis demektir. bugun bir "one minute"e bu kadar sevinen bir toplum olmamizin yegane suclusu budur. magdur-hakli bir toplumu kendi icinde tatmin etmeye dayali siyaset... ve bu siyasetin mimari olan herkes...
kurt sorununun cozumu icin akla gelen seyler, kulaga hos geliyor.. ama sadece kulaga... ne mutlu turkum yazisi daglardan silinecekmis, peki genclige hitabeden kaldirilacak mi? okuyunca kucuk ufak seylerle milleti sevindirmekten oteye gidemeyecek, oy olarak geri donmesi muhtemel kucuk jestler gibi goruluyor. ha ama tabi bu da bir seydir. 90 yildir tikali kulagi kulak cubuguyla temizlemeye calismak bile onemli bir adimdir ve kucumsememek gerekir.
bugun turkiyede yasayan her kurdun bu isler nasil cozulur diye sorulunca verdigi tek bir cevap var: genel af... yani binlerce insan dagdan inecek, sehirlerde, koylerde yasamaya baslayacak, calisacak, istihdam edilecek, "bu isten once ne is yapardin" diye kendilerine soruldugunda da "teroristtim" diyecek... siyasi-askeri-burokratik ve teknik her turlu detayi geciyorum ve daha onemli noktaya geliyorum. "bogazi seyrederek" "dokulen kan duracaksa" argumaniyla cumleye baslayanlar icin sorun yok gibi gozukuyor ama, toplumsal yapimiz buna hazir mi? bu insanlari daga cikmadan onceki hayatlarina sevkedecek iktisadi ve idari yapimiz kaldi mi? en onemlisi toplumsal vicdanimiz buna hazir mi?
bu soyledigim seyi kabullenmek icin gerekli tek bir sey var.. hic sevmedigimiz bir sey.. unutmak.. unutabilecek miyiz sehit cenazelerini? untuabilecek miyiz patlayan mayinlari? havaya ucan karakollari, taranan ogretmenleri polisleri? ya teroristler? unutabilecekler mi daglarda yasadiklarini. bu kadar agir bir travmayi kaldirir mi turk toplumu?
sehit kubilayi unutabildik mi? kuran kurslarindan sungu ile cikarilan cocuklari unutabildik mi? sivasi unutabildik mi? marasi unutabildik mi? yakilan camileri unutabildik mi? laikler laisizme yonelik yasadiklari tehditleri, dindarlar dinlerine yonelik yasadiklari tehditleri unutabildiler mi? 78-80 i unutabildik mi?
baris icinde yasayan bir millet ya da halk olabilmek icin, ne kadar birbizimizi kessek de dograsak da bir gun bir yerde, hepmizin ustunde bir yerde bulusabilmek gerekiyor. oysa turkiyenin su yapisi dindari seriatciya, cumhuriyetciyi darbeciye, liberali kapitaliste, milliyetciyi irkciya, ozgurlukcuyu ayrilikciya, geren bir sistem oluyor her gun biraz daha. her gun sanki bir kelime daha siliniyor hosgoru alfabemizden. ergenekondaki her hangi bir tutuklamayi elestirirsen darbecisin-cuntacisin, ergenekonun hakli taraflarindan bahsedersen ise isbirlikci-seriatci.
turkiye cumhuriyetinin en onemli davasi kimisi icin hicbir iler tutar yani olamayan bir fasa fiso, digerleri icinse laik cumhuriyetten intikam almak icin kullanilan bir arac. ikisinin arasi yok. biraz odnan biraz budnan yok. cunku iki tarafin aga babalari derin bir savas icinde. ve bu savasi kazanmak ara renkleri kazanmak gerekiyor. ellerinde kirmizi ve yasil boyalarla dolasiyorlar... uzerine boya sicrayanlarin vay haline. vural savastan hazzetmeyen insan turkan saylandan nefret etmek zorunda birakiliyor. susurluk zamaninda cetelerin temizlenmesinden soz edenler ergenekon guzellemesi dokturmek zorunda kalabiliyor.
toplumsal barisin onune set ceken en onemli iki sorundan bahsettim: turk-kurt ve laik-islamci ayrismasi-kamplasmasi. tabii ki bununla bitmiyor. ermeni iddialari... millet-us sadika dedigimiz bir milleti soykirim yaptigimiz iddiasi... bu konuda konustugu icin oldurulen guzel bir insan.. ona turkuler yazan bir fasist, bu turkuyu besteleyen bir azgin..
kibris meselesi.. dunya ile aramiza giren bu mesele ayni zamanda bu meseleyi cozme arayasi icinde olanlarin arasina da bir taraf komprador-vatan haini vs. obur taraf vatanperver olacak sekilde bir cizgi cekiyor..
bu kadar bolunmusluk, bu kadar nefret, bu kadar kin, bu kadar azginlik, bu kadar provoke davranis, bu kadar tetiklenme meyli 600 yil baris icinde yasamis bir toplumdan gelebilir mi? tarihci degilim, cok okuyan bir insan da degilim ama bu konular hakkinda onlarca kitap okumus hatta yazmis insanlarin bile kafasinda bu sorunun net oldugunu dusunmuyorum. bizi birisi bu hale mi getirdi? yoksa hep mi boyleydik. hep bir isyan mi vardi bizde. hep birbirimizin kafasini mi kesiyorduk? bir yandan buna inanmak istemiyorum, diger yandan ise 44 kisinin coluk cocuk temizlenmesi var. tore icin ambulansin yolunu kesmeler var, insanlarin din egitimi haklarinin elinden alinmasi var. insanlarin alkol alma hakkinin elinden alinmasi var. escinsel oldugu icin hakemlik yapamayanlar var. dindar olmanin sariatci olmak icin, alkol almanin sapkinlik ve ahlaksizlik icin referans olmasi var. 60 - 72 - 80 - 97 - 07 diye giden sayilar ve bu sayilarin arkasinda durabilen asagilik insanlar var. 27 mayisin cosku ile kutlandigini soyleyebilen bir yargi var. turkan saylanin olumunu dahi ETO ye baglayan ahlaksizlar var. bu ahlaksizlara seslerini yukseltemeyenler var. cumhurbaskaninin yargilanmasini isteyebilen, youtube-youporn u kapatabilen guduk hakimler-savcilar var. bize oy vermezseniz hizmet alamazsiniz diyen siyasiler var. namaz kilan - basi ortulu insanlari yaftalayanlar var. yine namaz kilan- basi ortulu insanlari sirf bu yuzden odullendirenler var.
bulundugumuz tarafin en ucunda olma zorunlulugumuzdan kurtulmamiz gerek. buludugumuz cenahin yanlislarini soylememiz gerek. camur ustume sicrar diye korkmadan, bu boya uzerimden cikmaz diye sinmeden..
sorunlar cozulur mu bilmiyorum ama acilarin denkligi edebiyatini yapanlar ve bundan para kazananlardan kurtulmamiz gerek... hem de acilen..
turkiyede toplumsal baris...
boyle bir sey var mi? yok mu? var miydi? yok muydu?
sanli ecdadimiz karpatlardan cin seddine uzanan bir cografyayi 600 yil anlatildigi gibi baris ve adaletle mi yonetti? bu 600 yil icinde 72 millet ve 10larca dinden insan bir arada baris ve hosgoru icinde yasadi mi? anlatilanlar boyle.. oysa gorduklerimiz, okuduklarimiz, sahit olduklarimiz bundan cok farkli. bu acaba toplumsal donusumun bir sonucu mu? toplum muhendislerinin bir projesi mi? yoksa bu zamana kadar tarihimiz hakkinda ogrendigimiz cogu sey gibi bu da bir yalan mi?
tarih uzerinde anlastigimiz bir yalandir...
bu belki de bu konularin ne kadar konusursak konusalim hep biraz eksik kalacagimiza daha bastan bizi -en azindan beni- inandiran ve katildigim bir onerme.. yine de bu konuyu biraz deselemek, en azindan sansimi denemek istiyorum.
inonunun cumhuriyet ilan edildikten hemen sonra ataturke "bu kurtlerle ne yapicaz" diye sordugu soylenir. 2009 yilina geldik. bir kac yildir ilk defa siyasal iktidar bu soruyu gercekten kaale almaya basladi. bu kurtlerle ne yapicaz. akp iktidarindan once yuz verirsek astarini isterler diyerek tamamiyle yadsidigimiz bir sorunu, kuzey irakta artik bizim bile resmen kabul ettigimiz bir "kurdistan" kurulunca gundeme almaya basladi.
en nefret ettigim seylerden birisi magdur hakli olmaktir. bu nedir? mesela ermeni soykirimi yapmadigina inanip, bunu dunyaya inandirmamaktir. mesela pkknin teror orgutu oldugunu soyleyip, bunun magduru olup dunyaya bunu anlatamamaktir. ondan sonra da bize nasil zulmediyorlar goruyor musun diye aglamaktir. ispanyada birisiyle konusmaya baslayinca ilk aklina gelen sey ermeni soykirimini oluyorsa, turkiyenin guneydogusundan bahsederken insanlar "aa biliyorum kurdistan" diyorlarsa, ben bunu duzeltmek zorunda kaliyorsam, pkk eylemleri yurtdisinda "kurdish rebels" diye anlatiliyorsa, siyaset bilimimiz, lobilerimiz, uluslararasi nufuzumuz 90 yildir hic bir sey yapmamis demektir. bugun bir "one minute"e bu kadar sevinen bir toplum olmamizin yegane suclusu budur. magdur-hakli bir toplumu kendi icinde tatmin etmeye dayali siyaset... ve bu siyasetin mimari olan herkes...
kurt sorununun cozumu icin akla gelen seyler, kulaga hos geliyor.. ama sadece kulaga... ne mutlu turkum yazisi daglardan silinecekmis, peki genclige hitabeden kaldirilacak mi? okuyunca kucuk ufak seylerle milleti sevindirmekten oteye gidemeyecek, oy olarak geri donmesi muhtemel kucuk jestler gibi goruluyor. ha ama tabi bu da bir seydir. 90 yildir tikali kulagi kulak cubuguyla temizlemeye calismak bile onemli bir adimdir ve kucumsememek gerekir.
bugun turkiyede yasayan her kurdun bu isler nasil cozulur diye sorulunca verdigi tek bir cevap var: genel af... yani binlerce insan dagdan inecek, sehirlerde, koylerde yasamaya baslayacak, calisacak, istihdam edilecek, "bu isten once ne is yapardin" diye kendilerine soruldugunda da "teroristtim" diyecek... siyasi-askeri-burokratik ve teknik her turlu detayi geciyorum ve daha onemli noktaya geliyorum. "bogazi seyrederek" "dokulen kan duracaksa" argumaniyla cumleye baslayanlar icin sorun yok gibi gozukuyor ama, toplumsal yapimiz buna hazir mi? bu insanlari daga cikmadan onceki hayatlarina sevkedecek iktisadi ve idari yapimiz kaldi mi? en onemlisi toplumsal vicdanimiz buna hazir mi?
bu soyledigim seyi kabullenmek icin gerekli tek bir sey var.. hic sevmedigimiz bir sey.. unutmak.. unutabilecek miyiz sehit cenazelerini? untuabilecek miyiz patlayan mayinlari? havaya ucan karakollari, taranan ogretmenleri polisleri? ya teroristler? unutabilecekler mi daglarda yasadiklarini. bu kadar agir bir travmayi kaldirir mi turk toplumu?
sehit kubilayi unutabildik mi? kuran kurslarindan sungu ile cikarilan cocuklari unutabildik mi? sivasi unutabildik mi? marasi unutabildik mi? yakilan camileri unutabildik mi? laikler laisizme yonelik yasadiklari tehditleri, dindarlar dinlerine yonelik yasadiklari tehditleri unutabildiler mi? 78-80 i unutabildik mi?
baris icinde yasayan bir millet ya da halk olabilmek icin, ne kadar birbizimizi kessek de dograsak da bir gun bir yerde, hepmizin ustunde bir yerde bulusabilmek gerekiyor. oysa turkiyenin su yapisi dindari seriatciya, cumhuriyetciyi darbeciye, liberali kapitaliste, milliyetciyi irkciya, ozgurlukcuyu ayrilikciya, geren bir sistem oluyor her gun biraz daha. her gun sanki bir kelime daha siliniyor hosgoru alfabemizden. ergenekondaki her hangi bir tutuklamayi elestirirsen darbecisin-cuntacisin, ergenekonun hakli taraflarindan bahsedersen ise isbirlikci-seriatci.
turkiye cumhuriyetinin en onemli davasi kimisi icin hicbir iler tutar yani olamayan bir fasa fiso, digerleri icinse laik cumhuriyetten intikam almak icin kullanilan bir arac. ikisinin arasi yok. biraz odnan biraz budnan yok. cunku iki tarafin aga babalari derin bir savas icinde. ve bu savasi kazanmak ara renkleri kazanmak gerekiyor. ellerinde kirmizi ve yasil boyalarla dolasiyorlar... uzerine boya sicrayanlarin vay haline. vural savastan hazzetmeyen insan turkan saylandan nefret etmek zorunda birakiliyor. susurluk zamaninda cetelerin temizlenmesinden soz edenler ergenekon guzellemesi dokturmek zorunda kalabiliyor.
toplumsal barisin onune set ceken en onemli iki sorundan bahsettim: turk-kurt ve laik-islamci ayrismasi-kamplasmasi. tabii ki bununla bitmiyor. ermeni iddialari... millet-us sadika dedigimiz bir milleti soykirim yaptigimiz iddiasi... bu konuda konustugu icin oldurulen guzel bir insan.. ona turkuler yazan bir fasist, bu turkuyu besteleyen bir azgin..
kibris meselesi.. dunya ile aramiza giren bu mesele ayni zamanda bu meseleyi cozme arayasi icinde olanlarin arasina da bir taraf komprador-vatan haini vs. obur taraf vatanperver olacak sekilde bir cizgi cekiyor..
bu kadar bolunmusluk, bu kadar nefret, bu kadar kin, bu kadar azginlik, bu kadar provoke davranis, bu kadar tetiklenme meyli 600 yil baris icinde yasamis bir toplumdan gelebilir mi? tarihci degilim, cok okuyan bir insan da degilim ama bu konular hakkinda onlarca kitap okumus hatta yazmis insanlarin bile kafasinda bu sorunun net oldugunu dusunmuyorum. bizi birisi bu hale mi getirdi? yoksa hep mi boyleydik. hep bir isyan mi vardi bizde. hep birbirimizin kafasini mi kesiyorduk? bir yandan buna inanmak istemiyorum, diger yandan ise 44 kisinin coluk cocuk temizlenmesi var. tore icin ambulansin yolunu kesmeler var, insanlarin din egitimi haklarinin elinden alinmasi var. insanlarin alkol alma hakkinin elinden alinmasi var. escinsel oldugu icin hakemlik yapamayanlar var. dindar olmanin sariatci olmak icin, alkol almanin sapkinlik ve ahlaksizlik icin referans olmasi var. 60 - 72 - 80 - 97 - 07 diye giden sayilar ve bu sayilarin arkasinda durabilen asagilik insanlar var. 27 mayisin cosku ile kutlandigini soyleyebilen bir yargi var. turkan saylanin olumunu dahi ETO ye baglayan ahlaksizlar var. bu ahlaksizlara seslerini yukseltemeyenler var. cumhurbaskaninin yargilanmasini isteyebilen, youtube-youporn u kapatabilen guduk hakimler-savcilar var. bize oy vermezseniz hizmet alamazsiniz diyen siyasiler var. namaz kilan - basi ortulu insanlari yaftalayanlar var. yine namaz kilan- basi ortulu insanlari sirf bu yuzden odullendirenler var.
bulundugumuz tarafin en ucunda olma zorunlulugumuzdan kurtulmamiz gerek. buludugumuz cenahin yanlislarini soylememiz gerek. camur ustume sicrar diye korkmadan, bu boya uzerimden cikmaz diye sinmeden..
sorunlar cozulur mu bilmiyorum ama acilarin denkligi edebiyatini yapanlar ve bundan para kazananlardan kurtulmamiz gerek... hem de acilen..
20 Mayıs 2009 Çarşamba
yapicam
cok kullandigimiz objeleri onlara daha once hic bakmadigimiz bir acidan bakarak fotograflamak?
sinema uzerine bos bir yazi
yaktim sinemateki sildim tum arsivi
tak etti canima imdb top 250
imdb top 250 ve onun overrated filmleri
suphesiz ne sinematek yakabilirim, ne de herhangi bir arsivi silebilirim. bilenler bilir, bir suredir sinema tarihine merak salmis durumdayim. divx olayi cikmadan once cok sinemaya giden bir insan degildim. hem sinemayi sevmedigimden hemde kotu filmlerde cok sikildigimdan oturu sinema benim icin hic bir zaman bos zamanda yapilacak bir sey olmadi cok merak ettigim filmler disinda. gel gor ki divx denen mel'una bilkent yurtlarinda bir dadandik pir dadandik, koc'ta keza devam ettim bu islere. gel gor ki madridin bana verdigi yalnizlik ve yanlislik ve zaman bendeki sinema tarihi acisindan onem tasiyan filmleri gorme arzusunu yerine getirmemi sagladi. madride geleli 8 ay oluyor sanirim ve ben sadece bu sure zarfinda 200 civarinda film izlemisimdir. bu filmlerin yarisina yakini da eski kult filmler olusturuyor. aslinda tamaminin boyle olmasini istedim ama bir yerden sonra inanilmaz sikici oluyor bazi filmleri izlemek.
bugunku yazinin ana konusu bu, overrated imdb filmleri... evet bugun begenmedigim filmleri paylasicam sizinle.
mesela "Shichinin no samurai (1954)" efendim, japonda cinde bi koye eskiyalar dadanmis, koy halki fakir samuray kiralamak istemisler, bulamamislar sonra gonullu birileri gelmis, dovusmus de koyu kurtarmis... sinanayda yavrum hopa sinanay...
ondan sonra efendim "Lawrence of Arabia (1962)" gereksiz uzunlukta sahnelerle donatilmis bir film (directors cut 228 dakika)(kac saat oldugunu bulmaya matematigim yetmez) Filmde anthony quinn ve omar sherif e doyamazsiniz o ayri. ama yani seyir zevki diye de bi sey vardir. hikaye sikici, aksiyon az. hadi neyse bunlar bir film icin kriter olmayabilir ama sen de bir de o filmi ingilizleri medeniyet, asrilik simgesi olarak gostermek icin kullanirsan, gozunu kirpmadan insan olduren bir askeri humanizm sembolu yapmaya calisirsan o filmden hayir gelir mi? film icin ovgu dolu yiginla laf okuyorum, acaba ayni filmden mi bahsediyoruz inanin inanamiyorum
imdb de asagi dogru iniyorum... "The Departed (1960)" oscarli dev produksiyon! yani bu filme oskar verirken utanmayan insandan her seyi beklerim... matt ve leo, sevimli cocuklar, basit hikaye, biraz aksiyon al sana film. hadi yani iyi fil olarak gorebilirsin, ama yani imdb top 250 ye girecek film midir allaskina?
neden bu kadar sevildigini asla anlamadigim ve anlayamayacagim bir film The Third Man (1949)
ortalama zevkler duayenlerinin isi diyor geciyorum
burda kotu demekten imtina ettigim, ve fakat "aa iyi filmmis lan" deyip de gececegim suru sepet film de mevcut listede. mesela Chinatown... mesela L.A. Confidential...
hele bi de komedi filmleri var ki: tokatciyi, karbonat erolu ezberleyerek buyuyen bir gencligi zevkini sorgulamak zorunda birakan filmler: Monthy Phyton And The Holy Grail, The Princess Bride...
bu listede overrated filmler o kadar fazla ki... bu memnuniyetsizlik uzerine daha baska listeler aramaya basladim. ilk buldugum AFI (amerikanya film enstitusu) listesiydi. imdb den pek bir farki olmayan, gise filmlerine vermis gazi vermis gazi bir listeydi. derken saygi duydugum EMPIRE dergisinin listesini gordum. efendim onlarca sene binlerce okur, yuzlerce yonetmen oyuncu ve senaristin oylariyla belirlenmis bir top 500 film listesi.
listede zaten 5. sirada "Jaws" i gorunce bir hayalkirikligi ile basliyorsunuz. bana kimse masal anlatmasin yok teknoloji meknoloji diye. allahaskina dunyanin en iyi filmleri listesinde 5. sirada olacak bir film midir Jaws. 375. sirada dunyanin en cibilliyetsiz ve en gereksiz filmiyle karsilasiyoruz: "Hot Fuzz" bu filmi izleyip de zaman kaybina ugramadim diyen insani amerikaya baskan yapiyorlar saniyordum :(
listenin gerisi zaten belli, sanirim en guzel yorumu eksi sozlukte yapilmis:
endüstriyel filmler toplandık toplandık
sorduk neden çok sattık çoooook sattık çok sattık
biz piyasadan hoşlandık hoslandık hoşlandık
bağımsız sinema nın tek tük kendisine yer bulduğu anlamsız listedir.
(m sartorius, 29.09.2008 11:10 ~ 11:18)
giselik oscarlik filmleri diz, yanina yoresine de ayip olmasin diye bir tarkovski, iki lynch attir. mesela neden Trois Ceuleurs serisinden neden var da Bleu yok? star warsa godfather a spielberge cappoloya yardirmak is midir allaskina, begeni midir?
bosuna okudunuz bu yaziyi, cunku soyledigi bir sey yok, zaten ben de soylemek icin yazmiyorum. icimde bir sikintidir kotu film izlemek. "e izleme kardesim"... butun bir yaziyi kapatip giderken son cumleniz di mi? haklisiniz ne diyim. ama iste bazi filmleri izlemeden elestiri yapmak, hincal ulucluk olur diye dusunuyorum. bunu ciddi bir eksiklik gormemde belki sikinti.
bu listeler hakkindaki son sozum: bu listelerde olmayi "issiz" degil "kizsiz adam" bile sapina kadar hakediyor. bana da for-hot ile veda etmek dusuyor: begum, begum huuuuuuuuu, sucu kendine at beybiiiiiiiiiiii..
tak etti canima imdb top 250
imdb top 250 ve onun overrated filmleri
suphesiz ne sinematek yakabilirim, ne de herhangi bir arsivi silebilirim. bilenler bilir, bir suredir sinema tarihine merak salmis durumdayim. divx olayi cikmadan once cok sinemaya giden bir insan degildim. hem sinemayi sevmedigimden hemde kotu filmlerde cok sikildigimdan oturu sinema benim icin hic bir zaman bos zamanda yapilacak bir sey olmadi cok merak ettigim filmler disinda. gel gor ki divx denen mel'una bilkent yurtlarinda bir dadandik pir dadandik, koc'ta keza devam ettim bu islere. gel gor ki madridin bana verdigi yalnizlik ve yanlislik ve zaman bendeki sinema tarihi acisindan onem tasiyan filmleri gorme arzusunu yerine getirmemi sagladi. madride geleli 8 ay oluyor sanirim ve ben sadece bu sure zarfinda 200 civarinda film izlemisimdir. bu filmlerin yarisina yakini da eski kult filmler olusturuyor. aslinda tamaminin boyle olmasini istedim ama bir yerden sonra inanilmaz sikici oluyor bazi filmleri izlemek.
bugunku yazinin ana konusu bu, overrated imdb filmleri... evet bugun begenmedigim filmleri paylasicam sizinle.
mesela "Shichinin no samurai (1954)" efendim, japonda cinde bi koye eskiyalar dadanmis, koy halki fakir samuray kiralamak istemisler, bulamamislar sonra gonullu birileri gelmis, dovusmus de koyu kurtarmis... sinanayda yavrum hopa sinanay...
ondan sonra efendim "Lawrence of Arabia (1962)" gereksiz uzunlukta sahnelerle donatilmis bir film (directors cut 228 dakika)(kac saat oldugunu bulmaya matematigim yetmez) Filmde anthony quinn ve omar sherif e doyamazsiniz o ayri. ama yani seyir zevki diye de bi sey vardir. hikaye sikici, aksiyon az. hadi neyse bunlar bir film icin kriter olmayabilir ama sen de bir de o filmi ingilizleri medeniyet, asrilik simgesi olarak gostermek icin kullanirsan, gozunu kirpmadan insan olduren bir askeri humanizm sembolu yapmaya calisirsan o filmden hayir gelir mi? film icin ovgu dolu yiginla laf okuyorum, acaba ayni filmden mi bahsediyoruz inanin inanamiyorum
imdb de asagi dogru iniyorum... "The Departed (1960)" oscarli dev produksiyon! yani bu filme oskar verirken utanmayan insandan her seyi beklerim... matt ve leo, sevimli cocuklar, basit hikaye, biraz aksiyon al sana film. hadi yani iyi fil olarak gorebilirsin, ama yani imdb top 250 ye girecek film midir allaskina?
neden bu kadar sevildigini asla anlamadigim ve anlayamayacagim bir film The Third Man (1949)
ortalama zevkler duayenlerinin isi diyor geciyorum
burda kotu demekten imtina ettigim, ve fakat "aa iyi filmmis lan" deyip de gececegim suru sepet film de mevcut listede. mesela Chinatown... mesela L.A. Confidential...
hele bi de komedi filmleri var ki: tokatciyi, karbonat erolu ezberleyerek buyuyen bir gencligi zevkini sorgulamak zorunda birakan filmler: Monthy Phyton And The Holy Grail, The Princess Bride...
bu listede overrated filmler o kadar fazla ki... bu memnuniyetsizlik uzerine daha baska listeler aramaya basladim. ilk buldugum AFI (amerikanya film enstitusu) listesiydi. imdb den pek bir farki olmayan, gise filmlerine vermis gazi vermis gazi bir listeydi. derken saygi duydugum EMPIRE dergisinin listesini gordum. efendim onlarca sene binlerce okur, yuzlerce yonetmen oyuncu ve senaristin oylariyla belirlenmis bir top 500 film listesi.
listede zaten 5. sirada "Jaws" i gorunce bir hayalkirikligi ile basliyorsunuz. bana kimse masal anlatmasin yok teknoloji meknoloji diye. allahaskina dunyanin en iyi filmleri listesinde 5. sirada olacak bir film midir Jaws. 375. sirada dunyanin en cibilliyetsiz ve en gereksiz filmiyle karsilasiyoruz: "Hot Fuzz" bu filmi izleyip de zaman kaybina ugramadim diyen insani amerikaya baskan yapiyorlar saniyordum :(
listenin gerisi zaten belli, sanirim en guzel yorumu eksi sozlukte yapilmis:
endüstriyel filmler toplandık toplandık
sorduk neden çok sattık çoooook sattık çok sattık
biz piyasadan hoşlandık hoslandık hoşlandık
bağımsız sinema nın tek tük kendisine yer bulduğu anlamsız listedir.
(m sartorius, 29.09.2008 11:10 ~ 11:18)
giselik oscarlik filmleri diz, yanina yoresine de ayip olmasin diye bir tarkovski, iki lynch attir. mesela neden Trois Ceuleurs serisinden neden var da Bleu yok? star warsa godfather a spielberge cappoloya yardirmak is midir allaskina, begeni midir?
bosuna okudunuz bu yaziyi, cunku soyledigi bir sey yok, zaten ben de soylemek icin yazmiyorum. icimde bir sikintidir kotu film izlemek. "e izleme kardesim"... butun bir yaziyi kapatip giderken son cumleniz di mi? haklisiniz ne diyim. ama iste bazi filmleri izlemeden elestiri yapmak, hincal ulucluk olur diye dusunuyorum. bunu ciddi bir eksiklik gormemde belki sikinti.
bu listeler hakkindaki son sozum: bu listelerde olmayi "issiz" degil "kizsiz adam" bile sapina kadar hakediyor. bana da for-hot ile veda etmek dusuyor: begum, begum huuuuuuuuu, sucu kendine at beybiiiiiiiiiiii..
18 Mayıs 2009 Pazartesi
yapicam
Bu filmin muzikleri cok guzelmis soundtrackini indireyim dedigim filmlerin hangi filmler oldugunu bulucam.
ataturk & mandacilik
http://www.milliyet.com.tr/Yasam/SonDakika.aspx?aType=SonDakika&ArticleID=1096128&Date=18.05.2009&b=Acikogretim%20Lisesi%20Sinavinda%20"Ataturk"%20skandali...&KategoriID=15&ver=28
Hayalperest=hayalci
1. Bir şeyi gerçekleşmiş gibi kabul edip zihninde tasarlayan kimse
2. Hayale kapılan, hayal kuran, düşçü, hayalperest, hayalperver, ütopist, ütopyacı
Maceracı: İlginç ve tehlikeli olayları göze alan, maceraperest
Mandacı: Bir ülkeyi manda temeline göre yönetmesi için Milletler Cemiyeti tarafından görevlendirilen devlet, mandater.
1. en basta bir karar vermeliyiz. bu soruda ataturke hakaret kasti var midir? bir an soyle dusunelim. bu soru tersinden sorulsaydi. yani asagidakilerden hangisi ataturkun ozelliklerinden degildir seklinde sorulsaydi ve dogru cevap olarak bu ucunden biri koyulsaydi bu yine ayni derecede bir sorun yaratir miydi? bence yaratmazdi. peki bu uc sifat yanyana gelince kasit mi olusturuyor mu? karar vermek aslinda kolay degil. kendimi soruyu soran insan yerine koyuyorum bir sureligine. soruyu sorarken yanlis anlasilmaya yol acmamak istesem bulabilecegim en az tehlikeli sifatlar hayalperest ile maceraci olurdu sanirim. mandaciya gelince. bu cok su goturecek bir tartisma olabilir
2. manda ve himaye kabul edilemez. suphesiz hepimizin alnina civiyle cakilmis ulvi ve asil bir karar. tabi asil milletimizin asil temsilcileri, ki hepsi alim, akil adamlardir, erzurum kongresinde bir araya gelmis ve aniden bir anda almisalrdir bu karari. hayat bilgisi, sosyal bilgiler,tarih, vatandaslik, milli guvenlik, inklap tarihi, inklap tarihi ve ataturkculuk seklinde evrimlesen, ve ilkokul 1. siniftan univesiteye kadar uzanan derslerde hep bu ogretildi bize. oysa bu derslerinin kitaplarinin kaynak olarak kullandigi kitaplar oyle demiyor. hangileri mi? mesela NUTUK...
kimilerine gore ataturk nutku bizzat kendi yazmistir, kimilerine gore ise yazdirmistir. bu cok da onemli degil. onemli olan cumhuriyet tarihimiz icin cok cok cok onemli bir kaynak olmasi. yeni devleti kuran insanin, nasil kurdugunu anlatmasi.
nutukta cok acik ve secik bir sekilde izah ediliyor ki, erzurum kongresi boyunca, bir kismini daha sonra devlet yonetiminde gorebilecehimiz insanlar, temsilciler, entelektueller acik ve secik bir sekilde mandadan yana olduklarini yuksek sesle dile getirmisler, propagandasini yapmislar, hatta ataturku manda'ya ikna etmek icin mektuplar yazmislardir. bu tabii ki "kimler" oldugunu anlatmaya gerek duymadigim insanlar icin bir utanc vesikasidir. uzerinde dusunmeye bile gerek yoktur. orta asyandan beri cosup gelen damarlarimizdaki kan buna maniydi.
saka bir yana hakikaten, kongre boyunca uzun uzadiye manda ve himaye tartisilmistir. mandayi savunanlar ordu ve devletin balkan savasindan beri durup dinlenmeden vurusmaktan perisan oldugunu, bir savasi daha kaldiramayacagini soylemislerdir. uzatmayalim neticede kongreden manda ve himayenin kabul edilemeyecegi karari cikmistir. bunda tabi buyuk ihtimalle en buyuk pay ataturkundur. bu durumda ataturkun mandaci olmadigi kesindir. fakat tarihimizde vatanseverligi sorgulanmadan kabul edilen bir cok insanin cozum olarak onerdigi mandacilik sifatini bir soruda ataturke ait olmayan bir sifat olarak gostermek hakaret olabilir mi? aksine soruyu hazirlayan insanin iyi niyetini gosteren bir seydir.
maceraci ve hayalci sifatlarina geri donelim. kuskusuz her insan gibi ataturkun de maceraci ve hayalci olma hakki vardi. zamaninda da bu haklarini doyasiya kullandigini dusunuyorum. cunku hayalci ve maceraci olunmadan, emperyalizme karsi bir savas kazanmaya inanmanin imkansiz oldugunu biliyorum.
hadi simdi okuyup yazalim haberleri: ataturke buyuk hakaret: maceraci...
Hayalperest=hayalci
1. Bir şeyi gerçekleşmiş gibi kabul edip zihninde tasarlayan kimse
2. Hayale kapılan, hayal kuran, düşçü, hayalperest, hayalperver, ütopist, ütopyacı
Maceracı: İlginç ve tehlikeli olayları göze alan, maceraperest
Mandacı: Bir ülkeyi manda temeline göre yönetmesi için Milletler Cemiyeti tarafından görevlendirilen devlet, mandater.
1. en basta bir karar vermeliyiz. bu soruda ataturke hakaret kasti var midir? bir an soyle dusunelim. bu soru tersinden sorulsaydi. yani asagidakilerden hangisi ataturkun ozelliklerinden degildir seklinde sorulsaydi ve dogru cevap olarak bu ucunden biri koyulsaydi bu yine ayni derecede bir sorun yaratir miydi? bence yaratmazdi. peki bu uc sifat yanyana gelince kasit mi olusturuyor mu? karar vermek aslinda kolay degil. kendimi soruyu soran insan yerine koyuyorum bir sureligine. soruyu sorarken yanlis anlasilmaya yol acmamak istesem bulabilecegim en az tehlikeli sifatlar hayalperest ile maceraci olurdu sanirim. mandaciya gelince. bu cok su goturecek bir tartisma olabilir
2. manda ve himaye kabul edilemez. suphesiz hepimizin alnina civiyle cakilmis ulvi ve asil bir karar. tabi asil milletimizin asil temsilcileri, ki hepsi alim, akil adamlardir, erzurum kongresinde bir araya gelmis ve aniden bir anda almisalrdir bu karari. hayat bilgisi, sosyal bilgiler,tarih, vatandaslik, milli guvenlik, inklap tarihi, inklap tarihi ve ataturkculuk seklinde evrimlesen, ve ilkokul 1. siniftan univesiteye kadar uzanan derslerde hep bu ogretildi bize. oysa bu derslerinin kitaplarinin kaynak olarak kullandigi kitaplar oyle demiyor. hangileri mi? mesela NUTUK...
kimilerine gore ataturk nutku bizzat kendi yazmistir, kimilerine gore ise yazdirmistir. bu cok da onemli degil. onemli olan cumhuriyet tarihimiz icin cok cok cok onemli bir kaynak olmasi. yeni devleti kuran insanin, nasil kurdugunu anlatmasi.
nutukta cok acik ve secik bir sekilde izah ediliyor ki, erzurum kongresi boyunca, bir kismini daha sonra devlet yonetiminde gorebilecehimiz insanlar, temsilciler, entelektueller acik ve secik bir sekilde mandadan yana olduklarini yuksek sesle dile getirmisler, propagandasini yapmislar, hatta ataturku manda'ya ikna etmek icin mektuplar yazmislardir. bu tabii ki "kimler" oldugunu anlatmaya gerek duymadigim insanlar icin bir utanc vesikasidir. uzerinde dusunmeye bile gerek yoktur. orta asyandan beri cosup gelen damarlarimizdaki kan buna maniydi.
saka bir yana hakikaten, kongre boyunca uzun uzadiye manda ve himaye tartisilmistir. mandayi savunanlar ordu ve devletin balkan savasindan beri durup dinlenmeden vurusmaktan perisan oldugunu, bir savasi daha kaldiramayacagini soylemislerdir. uzatmayalim neticede kongreden manda ve himayenin kabul edilemeyecegi karari cikmistir. bunda tabi buyuk ihtimalle en buyuk pay ataturkundur. bu durumda ataturkun mandaci olmadigi kesindir. fakat tarihimizde vatanseverligi sorgulanmadan kabul edilen bir cok insanin cozum olarak onerdigi mandacilik sifatini bir soruda ataturke ait olmayan bir sifat olarak gostermek hakaret olabilir mi? aksine soruyu hazirlayan insanin iyi niyetini gosteren bir seydir.
maceraci ve hayalci sifatlarina geri donelim. kuskusuz her insan gibi ataturkun de maceraci ve hayalci olma hakki vardi. zamaninda da bu haklarini doyasiya kullandigini dusunuyorum. cunku hayalci ve maceraci olunmadan, emperyalizme karsi bir savas kazanmaya inanmanin imkansiz oldugunu biliyorum.
hadi simdi okuyup yazalim haberleri: ataturke buyuk hakaret: maceraci...
7 Mayıs 2009 Perşembe
turkler, sanat, bilim
bir suredir ispanyada surgun cekmekte olan kulunuz, yemek yaparken ya da pismesini beklerken avrupa yakasi seyretmeye bayilmaktadir. bu surgunun vehametini allahtan onceden sezebilmisim ki, yanima avrupa yakasinin ilk 5 sezonunu almistim. madride geldigim ilk gun ilk bolumu izleyerek basladigim seruvende simdi 6. sezonun baslarindayim. gecen gunlerde yine bir avrupa yakasi bolumu izlerken ev arkadasim melih, turkiyedeki dizilerin yurtdisi komedi dizileine gore cok farkli oldugunu. yurtdisindaki dizilerin olaylara guldurdugunu, turk komedi dizilerinin ise kisilere endeksli oldugunu soyledi. hakliydi da. son zamanlarda bizi en cok gulduren tiplere bir bakalim.
sanirim listenin basina cem yilmazi koymak allahin emridir
zekasini ve yetenegini yadsimak sadece nankorluk degil korluk de olur. ama bugune kadar standuplarinda olsun, vizontele de olsun, AROG-GORA da olsun, hatta hokkabaz da olsun, reklam karakterleride olsun basarisini tek bir seye borcludur: hafif uyanik - hafif saf, az egitimli - cok ukala, halktan olan, icindeki iyilik duygusu silinmeyecek sekilde kazinmis olan ama firsatini bulup herkesin arasindan sivrilmek isteyen, 70 milyonun belki de 50 milyonunu olusturan ve her yerde her zaman gorebilecegimiz, "amina koyim" soz obegini noktalama isareti seklinde cebinde tasiyan bir karaktere. tabii ki cem yilmaz esittir bu bahsettigim sey demiyorum ama bunun varyasyonlari, uc eksileri bes artilaridir.
beyaz, okan bayulgen, sahan diye sirayla anlatmak gereksi diye dusunuyorum ve avrupa yakasina geri donuyorum.
avrupa yakasini neden cok sevdik. gunde 50 dizinin cekildigi bu zamanda avrupa yakasi neden nefessiz devam ediyor bunu irdelemeye calisicam. gorunuste dizi turk halkina cok yabanci insanlarin arasinda geciyor. bir dergi ve onun icinde dunyadan kopuk 5 calisan. ama bir cayciyla, bir obur ve hallederiz tadinda abiyle, bir kuruntulu babayla, bir titiz anneyle hayatin kendisine simsiki baglaniyor dizi. diger ve bence daha onemli sebebe gelince (ki yazinin ana fikri geliyor dikkat) cok ozenli ve riske girmeden yaratilmis karakterler
ornegin volkan:
fenerbahce hastasi, sarkici olma sevdalisi, calismadan yirtma heveslisi, yedikce acikan bir karakter. simdi bu ozelliklerden her hangi birisi ters olsaydi ne boyle bir karakteri severdik ne de boyle bir karakter dizi karakteri olurdu.
ya da burhan:
cimri, mal mulk duskunu, muskulpesent, efemine, abaza, ukala...
onceki dedigimi tekrar etmeye gerek yok. demek istedigim su. yani bu karakteri cimri yapmak demek zaten riske girmemek demek. cunku cimri deyince zaten onun 200 km acik, istedigin durumda istedigin sekilde guldurebilirsin. halkin gulecegi sey de belli, senin yazacagin sey de.
az bir zeka ile yolu gozunde canlandirirsan zaten gerisi gelir. her ozellik icin bunu sayabilirsin.
bu bir yandan kolaya kacmaksa da obur yandan baska bir alternatifin de yok zaten. biraz karmasik anlattim ama halkin burhana gulmesiyle senin burhani yaratmanin sebebi ayni sey.
bunu once bu sanata benzer sanatlara sonra tum diger turk ve turk-islam sanatlarina kadar goturebiliriz.
cem yilmaz - ata demirer - ferhan sensoy - munir ozkul - sadri alisik - feridun karakaya - vahi oz - ismail dumbullu - kavuklu ile pisekar - karagoz hacivat diye geriye gidebilirsiniz. aradakileri atlayip karagozu anlasak bile yeter. karagoz ayni baslarda anlattigim volkan-cem yilmaz cizgisinin izdusumudur, hacivat da onun karsisinda durabilecek okumus softa sikici cok bilmis kisilik. hacivata gulmeyiz aslidna karagoze guleriz. belki de o yuzden adi karagoz diye gelmistir. bunu karagozun diger karakterlerinde de gormek mumkun: arnavut, yahudi, sofu, celebi, tuzsuz deli bekir, tiryaki, laz, zeybek, cingene (hatta bazi kaynaklar orospu ve pezevenk karakterlerin oldugunu fakat bunlarin sansurlendigini soyluyor) . goruldugu uzre her karakter bir sterotipdir. hepsinin neye guldurecegi bellidir. simdiki ulke sinirlarimizi cok asan bir reklilige ve enternasyonel yapiya sahiptir. milliyetler ustu halkin diller ustu bu oyununda, herkes herkesin diline karakterine sivesine aptalliklarina cahilliklerine gulerek 600 yili gecirmistir. sanli ecdadimiz.. (tamam burasi sakaydi) simdi ki milliyet ve din siyasetinin anlamsizligini bizim yuzumuze bir tokat gibi iner karagozde. cunku zaten karagoz bu farkliliklerin bizi biz yapan oldugumuz seyleri toplumbilincaltina yerlestirir ve hatirlatir.
neyse bu kisa tarih ve kardeslik zimbirtisini geciyorum. esas derdim turk toplumun sterotiplere gulmesi. sanirim bunu karagoz ve cem yilmaz orneginde yeterince anlattim. arasindaki bosluklari doldurmak kolay.
temasa sanati ve onun devami hakkinda anlattiklarim, aslinda turk ve turk-islam sanatlari geleneginin bir sonucu. nedir bu sanatlar, hat, tezhip, divan siiri, oymacilik, kakmacilik, mimari.. hepsinden milyonlarca ornek verilebilir. ornegin divan siiri, benzetmeler hep aynidir, asik ve masuk gul ve bulbule benzetilir. ya da bunun cesitlemelerine. uyaklar ve ayaklar bellidir, aruz vezinleri bellidir. yeni benzetmeler yeni kaliplar kurulamaz. bu gelenekten beslenen insanlar daha once zaten soylenmis seyleri yeniden ve daha guzel soyleme telasi icindedir. bunu bu sanatlari kinamak icin soylemiyorum. aksine ustalarin islerinin ne kadar zor oldugunu, ortaya cikan sonuclarin ne kadar zor ciktiginin oneminin altini cizmek icin soyluyorum. bazi yarim kalan divanlarda gorulmustur ki mesela. beyitlerin sonundaki uyaklar bulunmus ve yazilmis ama geri kalan yerleri bos birakilmistir sonradan yazmak icin. bu kadar teknik... butun bunlara ragmen bir divan siiri beyitinin karmasik kelimeleri ve agdali soylenisi agir yuklentisi bizi bizden almaz mi? guzelligidnen bir sey kaybeder mi? kuskusuz hayir. amma ve lakin yeni seyler uretmek yeni fikirler ortaya surmek isteyen kisileri sinirlandiran bir seydir bu.
kakmacinin neyi nasil oyacagi, hangi motifi isleyecegi, caminin nasil yapilacagi, hatin tezhibin nasil cekilecegi de ayni dogrultude belirlidir onceden. ama bir el hambra, bir sultanahmet, guzelim hatlar tezhipler sayamayacgimiz kadar cok ornekler. hepsi ayni kaynaktan beslenen ve ayni sonucu veren bir fonksiyonlar yumaginin sonuclaridir. sanattan bilime bilimden toplum duzenine kadar hep bunun izdusumu ya da bileskeleri ornekler var.
iste geldik yazinin ana fikrine. neden turklerden cok iyi muhendisler cok iyi doktorlar cok iyi askerler cikiyor da yaratici fikirleri dunyalari degistiren dahiler cikmiyor. nufusu istanbul kadar bile olmayan bir hollandadan bile butun dunyaca bilinen sayisiz fizikci, ressam cikarken, turklerin, hatta islam cografyasinin etkisi ve katkisi eser duzeydeyse iste bunun sebebi yaratici fikirleri torpuleyen, yer yer ezen-kucumseyen bu gelenegin sonucudur.
hamaset mesgulleri hemen ataturk, fatih sultan mehmet diye gaza gelmesin. ibni sina mimar sinan bu liste boyle gider. hepsinin de tarihe dustugu not bellidir. ama ortalama bir avrupaliya turklerden kimi taniyorsun diye sorunca hasan sas cevabi alirsin.
anlatacak cok seyi olmasina ragmen bu yazinin keyifsizligi ve teknikligi de buna bir ornek...
sanirim listenin basina cem yilmazi koymak allahin emridir
zekasini ve yetenegini yadsimak sadece nankorluk degil korluk de olur. ama bugune kadar standuplarinda olsun, vizontele de olsun, AROG-GORA da olsun, hatta hokkabaz da olsun, reklam karakterleride olsun basarisini tek bir seye borcludur: hafif uyanik - hafif saf, az egitimli - cok ukala, halktan olan, icindeki iyilik duygusu silinmeyecek sekilde kazinmis olan ama firsatini bulup herkesin arasindan sivrilmek isteyen, 70 milyonun belki de 50 milyonunu olusturan ve her yerde her zaman gorebilecegimiz, "amina koyim" soz obegini noktalama isareti seklinde cebinde tasiyan bir karaktere. tabii ki cem yilmaz esittir bu bahsettigim sey demiyorum ama bunun varyasyonlari, uc eksileri bes artilaridir.
beyaz, okan bayulgen, sahan diye sirayla anlatmak gereksi diye dusunuyorum ve avrupa yakasina geri donuyorum.
avrupa yakasini neden cok sevdik. gunde 50 dizinin cekildigi bu zamanda avrupa yakasi neden nefessiz devam ediyor bunu irdelemeye calisicam. gorunuste dizi turk halkina cok yabanci insanlarin arasinda geciyor. bir dergi ve onun icinde dunyadan kopuk 5 calisan. ama bir cayciyla, bir obur ve hallederiz tadinda abiyle, bir kuruntulu babayla, bir titiz anneyle hayatin kendisine simsiki baglaniyor dizi. diger ve bence daha onemli sebebe gelince (ki yazinin ana fikri geliyor dikkat) cok ozenli ve riske girmeden yaratilmis karakterler
ornegin volkan:
fenerbahce hastasi, sarkici olma sevdalisi, calismadan yirtma heveslisi, yedikce acikan bir karakter. simdi bu ozelliklerden her hangi birisi ters olsaydi ne boyle bir karakteri severdik ne de boyle bir karakter dizi karakteri olurdu.
ya da burhan:
cimri, mal mulk duskunu, muskulpesent, efemine, abaza, ukala...
onceki dedigimi tekrar etmeye gerek yok. demek istedigim su. yani bu karakteri cimri yapmak demek zaten riske girmemek demek. cunku cimri deyince zaten onun 200 km acik, istedigin durumda istedigin sekilde guldurebilirsin. halkin gulecegi sey de belli, senin yazacagin sey de.
az bir zeka ile yolu gozunde canlandirirsan zaten gerisi gelir. her ozellik icin bunu sayabilirsin.
bu bir yandan kolaya kacmaksa da obur yandan baska bir alternatifin de yok zaten. biraz karmasik anlattim ama halkin burhana gulmesiyle senin burhani yaratmanin sebebi ayni sey.
bunu once bu sanata benzer sanatlara sonra tum diger turk ve turk-islam sanatlarina kadar goturebiliriz.
cem yilmaz - ata demirer - ferhan sensoy - munir ozkul - sadri alisik - feridun karakaya - vahi oz - ismail dumbullu - kavuklu ile pisekar - karagoz hacivat diye geriye gidebilirsiniz. aradakileri atlayip karagozu anlasak bile yeter. karagoz ayni baslarda anlattigim volkan-cem yilmaz cizgisinin izdusumudur, hacivat da onun karsisinda durabilecek okumus softa sikici cok bilmis kisilik. hacivata gulmeyiz aslidna karagoze guleriz. belki de o yuzden adi karagoz diye gelmistir. bunu karagozun diger karakterlerinde de gormek mumkun: arnavut, yahudi, sofu, celebi, tuzsuz deli bekir, tiryaki, laz, zeybek, cingene (hatta bazi kaynaklar orospu ve pezevenk karakterlerin oldugunu fakat bunlarin sansurlendigini soyluyor) . goruldugu uzre her karakter bir sterotipdir. hepsinin neye guldurecegi bellidir. simdiki ulke sinirlarimizi cok asan bir reklilige ve enternasyonel yapiya sahiptir. milliyetler ustu halkin diller ustu bu oyununda, herkes herkesin diline karakterine sivesine aptalliklarina cahilliklerine gulerek 600 yili gecirmistir. sanli ecdadimiz.. (tamam burasi sakaydi) simdi ki milliyet ve din siyasetinin anlamsizligini bizim yuzumuze bir tokat gibi iner karagozde. cunku zaten karagoz bu farkliliklerin bizi biz yapan oldugumuz seyleri toplumbilincaltina yerlestirir ve hatirlatir.
neyse bu kisa tarih ve kardeslik zimbirtisini geciyorum. esas derdim turk toplumun sterotiplere gulmesi. sanirim bunu karagoz ve cem yilmaz orneginde yeterince anlattim. arasindaki bosluklari doldurmak kolay.
temasa sanati ve onun devami hakkinda anlattiklarim, aslinda turk ve turk-islam sanatlari geleneginin bir sonucu. nedir bu sanatlar, hat, tezhip, divan siiri, oymacilik, kakmacilik, mimari.. hepsinden milyonlarca ornek verilebilir. ornegin divan siiri, benzetmeler hep aynidir, asik ve masuk gul ve bulbule benzetilir. ya da bunun cesitlemelerine. uyaklar ve ayaklar bellidir, aruz vezinleri bellidir. yeni benzetmeler yeni kaliplar kurulamaz. bu gelenekten beslenen insanlar daha once zaten soylenmis seyleri yeniden ve daha guzel soyleme telasi icindedir. bunu bu sanatlari kinamak icin soylemiyorum. aksine ustalarin islerinin ne kadar zor oldugunu, ortaya cikan sonuclarin ne kadar zor ciktiginin oneminin altini cizmek icin soyluyorum. bazi yarim kalan divanlarda gorulmustur ki mesela. beyitlerin sonundaki uyaklar bulunmus ve yazilmis ama geri kalan yerleri bos birakilmistir sonradan yazmak icin. bu kadar teknik... butun bunlara ragmen bir divan siiri beyitinin karmasik kelimeleri ve agdali soylenisi agir yuklentisi bizi bizden almaz mi? guzelligidnen bir sey kaybeder mi? kuskusuz hayir. amma ve lakin yeni seyler uretmek yeni fikirler ortaya surmek isteyen kisileri sinirlandiran bir seydir bu.
kakmacinin neyi nasil oyacagi, hangi motifi isleyecegi, caminin nasil yapilacagi, hatin tezhibin nasil cekilecegi de ayni dogrultude belirlidir onceden. ama bir el hambra, bir sultanahmet, guzelim hatlar tezhipler sayamayacgimiz kadar cok ornekler. hepsi ayni kaynaktan beslenen ve ayni sonucu veren bir fonksiyonlar yumaginin sonuclaridir. sanattan bilime bilimden toplum duzenine kadar hep bunun izdusumu ya da bileskeleri ornekler var.
iste geldik yazinin ana fikrine. neden turklerden cok iyi muhendisler cok iyi doktorlar cok iyi askerler cikiyor da yaratici fikirleri dunyalari degistiren dahiler cikmiyor. nufusu istanbul kadar bile olmayan bir hollandadan bile butun dunyaca bilinen sayisiz fizikci, ressam cikarken, turklerin, hatta islam cografyasinin etkisi ve katkisi eser duzeydeyse iste bunun sebebi yaratici fikirleri torpuleyen, yer yer ezen-kucumseyen bu gelenegin sonucudur.
hamaset mesgulleri hemen ataturk, fatih sultan mehmet diye gaza gelmesin. ibni sina mimar sinan bu liste boyle gider. hepsinin de tarihe dustugu not bellidir. ama ortalama bir avrupaliya turklerden kimi taniyorsun diye sorunca hasan sas cevabi alirsin.
anlatacak cok seyi olmasina ragmen bu yazinin keyifsizligi ve teknikligi de buna bir ornek...
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
